Hani çok istersin yazmayı ama bir türlü gelmez o ilahi zaman. Telaş dersin, heyecan dersin, yorgunumlar, hiç keyfim yoklar, daha sonralar havaya karışıp, diğer bahanelerle uçup giderler. Geri dönüp göz ucuyla baktığımda bir boşluk gördüm ki, işte bu üşüttü beni, korkarken üşür içim hep, ellerim soğur önce...çocukluktan yadigardır bana.
Birikmişliğim var. Nasıl anlatsam, nerden başlasam derken, başlangıçlar bana Ateşi hatırlatıyor artık. Eskiyi silip atmışlığım hep bundan. Bir çocuk "geliştiriyorum" Heyecan küpü...her an patlamaya hazır bombastik bir kıvama da giriyor arada. Fakat "O" geliştikçe, gözümün içinde yer yer ıslaklıklar oluyor. Güçleniyor, sağlamlaşıyorum...beraberinde ehlileşiyorum! Enerjimle ışığı, aydınlanmayı seçmem hep bu yüzden.
Ateş 26 aylık oldu. 26 aylık öğrenmeye açık acemi, iyiye güzele yakın bir anneyim. Uyandığımda başucu hayranlıklarımla sayfaları ağzım kulaklarımda çeviriyorum.
Bugünlerde komiğim oldu Ateş böceğim...daha hızlı nefes alıyor, hop oturup hop kalkıyoruz...dilimin ucunda söylenmeyen "aman dikkat" ler var. Hep kendimi tutmalar, sabırlar ama en çok şükürler var. "Hayır" dan çok "evet" in türevleri var benim lugatımda. Başka evetler kurtarıcılarım oluyor kriz anlarında ki...çok kriz anı yaşadığımızı söyleyemem. 14 aylık itibariyle akşamları kendi yatağında "yanlız" uyuyor. Düzenini uzun zaman önce oturttuk. Yanı sıra iştahlı diyebilirim. Yeme problemi doğumdan bu yana yaşamadık. Benim için en önemlisi bunlardan öte mutlu bir çocuk mu? Yeterince oyun oynuyor mu? Henüz 2 yaşında...bırak! gülsün,eğlensin, zıplasın....ama mutlu olsun! dilediği gibi olsun...benim istediğim gibi değil! Etraf, eş dost böyle istiyor diye değil...kendi gibi, özgür ve özgüvenli olsun. Kişiliği bu yaşta gelişip oturduğu için, ona sürekli yapma etme diyen bir anne modeli olmadım. Olmayacağım da! Daha ziyade, nasıl anladığımı belli ederim ve anlamaya çalışırımla ilgiliyim. Ateşe onu anladığımı hissettirdiğimde uyum sağlıyor, sabretmeyi öğreniyor. Beraberinde sebat etmeyi, kararlı durmayı da ben öğrenmiş oluyorum.
Eskilerin bir lafı vardır. İçime anneanne kaçmadı ama, yazmadan da edemeyeceğim. "Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır" anne olunca daha iyi kavradım diyebilirim. Misal bugün
Ateş: anne çizgi film açarmısın
Ben: çizgi film kanalları uyumuş kapanmış
Ateş: kendini yere attı "ateş çizgi film izleyecek "
Ben: ateş sen çizgi film izlemek, çizgi film çizgi film çizgi film istiyorsun, biliyorum. Çizgi film evet çizgi film anlıyorum ama çizgi film kapanmış istersen bu kitapdaki ördekleri bana gösterir misin? Bulamıyorum...bana yardım etmen gerekiyor... Lütfeenn
Ateş: tamam annecim ateş yardım yapacak tamam
*****bu yöntemi harvey karp' ın "mahallenin en mutlu yumurcağı" kitabından öğrendim.
Yumuşak ses tonumla ve dünyanın en önemli olayı olarak görerek konuşuyorum. Sadece onu anladığımı hissetti ve bu konu kapandı. Her davranışı bir gelişim süreci....bir süzgeçten akarak ilerliyor. Sadece izliyor ve anlamaya çalışıyorum. Kendimle kaldığımda ki, ancak Ateş uyuduktan sonra bazı bazı zamanlarda oluyor. Büyüyor olması, beni içi dışı farklı bir boşluğa sürüklüyor. Kitaplarda okuduğumuz cümleleri bana anlattıkça ve her gün hızlıca yol aldıkça gururlanıyorum. Emeğim, sabrım, direncime göz ucuyla baktığımda, "meğer evlat olunca içimizdeki benlerden milyonlar ürüyormuş" diyorum. Bizim dışımızda ne benler varmış. Nasıl bir ilahi güç yükleniyormuş. Her gün öğreniyorum.
Kim sizi süpermen olarak görebilir çocuğunuzdan başka!
Sığınılan tek limansınız!
Şükürler kolkola bugün! Bilen bilir nazarları düşünmem! Dualara meleklere bağlıyım...
Şeker diyaloglar serisine başlıyorum yakında...
Sevgiyle ışıkla şükürle
Müge